Bizim stadyumlara “Arena” ismi verilmesiyle dikkatimi çeken, aklıma gelen bir konuydu bu yazacaklarım. Eski Roma’yı anlatan filmlerde görmüşsünüzdür… Soyluları, elitleri eğlendirmek için arenada gladyatörler ölümüne dövüşürlerdi. Ahali bu dövüşleri izler, tezahüratta bulunurdu. Kavgada yenen gladyatör merhamet edip, rakibini öldürmekten imtina ederse kralın adamları tarafından öldürülürdü. İnsani duygulara, vicdani erdemli davranışlara yer yoktu Roma arenalarında. Kazanmak için her yol mübah görülürdü. Çünkü kaybetmek ölüm demekti.
Gladyatörlerin bağlı olduğu sahipleri olur, onların ve elitlerin göğüslerine taktıkları rozette, “SPOR” yazardı. Avrupalılar bu ölüm dövüşünü yaparken bizde güreş, okçuluk, binicilik gibi spor dalları vardı. Yine bizde ölüm dövüşü ancak savaşlarda yapılırdı. Avrupalılar o zamanlar bile kendilerini medeni, bizi barbar olarak adlandırırlardı.Zaman geçti. Arenalardaki ölümlü dövüşlerin yerini günümüzdeki spor müsabakaları aldı. Belirli kurallar ve disiplin geldi spor müsabakalarına. En çok ilgiyi malumunuz futbol gördü.
Gladyatör/Arena konsepti survivor ile bir tık yukarıya taşındı. Yarışmaların bir disiplini var ama, ana kural değişmedi.Kazanmak için her yol mübah anlayışı temel ilke olmaya devam ediyor.Yarışmacılar, gladyatörler gibi halktan izole edildi edilmesine ama, yaşadıkları hayatın tüm anları kameraya alınmakta, günün 24 saatinin kesitini halkımız “İnsanat bahçesi” izler gibi izlemekte.İnsanlar, insanat bahçesini izledikçe kendisini insan yapan değerlerini kaybetmekte.Kazanmak için her yolu mübah görmek, Türk Milletinin temel ulvi değerleriyle uyuşmaz. Emperyalizmin empoze ettiği yozlaşmadan uzak duralım… Bizleri insan yapan ulvi değerlerimizi kaybetmeyelim..